Menderes Cad. Emre Apt. No: 253 K:1 D:4 Şirinyer -İzmir

Kısırlığa Neden Olan Hormon Bozuklukları

Hormonlar; metabolizma, üreme, gelişme ve büyüme gibi belli başlı temel yaşamsal faaliyetleri ayarlayan kimyasal maddelere verilen isimdir. Hormonlar, temel yaşamsal faaliyetleri sağlamalarının yanı sıra, vücutta bulunan hücreler arasında da iletişimi sağlamaktadırlar.

İnsan vücudu belli dönemlerde salgıladığı hormonlar ve bu hormonların miktarı doğrultusunda büyüme ve gelişme göstermektedir. Kişi metabolizması, artış ya da azalma gösteren hormonlar doğrultusunda, yaşamsal faaliyetlerini düzenleyerek gelişim göstermektedir. Bu bakımdan hormonlar hücreler arası iletişim yoluyla, insan vücudunu yaşamsal faaliyetleri doğrultusunda düzenlemektedir diyebilmekteyiz.

Kısırlık adı verilen durum, bebek sahibi olmak isteyen çiftlerle ilgili gebeliği engelleyecek nitelikte söz konusu olan olumsuzluklardır. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftler bakımından oldukça korkulan bir durum olan kısırlık, çeşitli sebeplerle ortaya çıkabilen, doğru tanı ve etkili tedavilerle ortadan kaldırılabilmektedir.

Çocuk sahibi olmak isteyen ailelerin %16’sı gebelik sorunu yaşamaktadır. Bebek sahibi olamayan çiftlerin %50’sinde sorun, hem kadın hem de erkekten kaynaklanmaktadır. Kısırlığa sebep olan nedenler çok çeşitli olabilmektedir. Bu bakımdan kısırlığa sebep olan nedenlerin tespit edilmesi, bilinmesi ve bu doğrultuda gerekli önlemlerin alınması mümkün olabilmektedir.

Gebeliği Engelleyen Bir Durum Olarak Hormon Düzeninin Bozulması

Kısırlık, gebeliği engelleyen çeşitli faktörler sebebiyle hamileliğin gerçekleşememesidir. Hormon düzeninin bozulması, gebeliği engelleyen çeşitli durumları beraberinde getirebilmektedir. Bu durumları şu şekilde sıralayabilmekteyiz;

  • Kadında yumurta gelişimi ve çatlamasını sağlayan hormon seviyelerinde değişim meydana gelmesi sonucu, gebeliği sağlayan temel unsurlar engellenebilmektedir. Kadınlarda temel olarak östrojen ve LH hormonları, sağlıklı ve gebelik için gerekli yumurtalık gelişimini sağlamaktadır. Özellikle östrojen hormonu, kadında sağlıklı bir folikül gelişimini sağlayan temel unsurları sağlamaktadır. Bu bakımdan belli başlı hormonların değişimi ve düzeninin bozulması gebeliği engelleyen durumları beraberinde getirebilmektedir.
  • Erkeklerde ise, anatomik olarak testis öncesi nedenler genelde hipotalamus ve hipofizi etkileyerek karşımıza çıkmakta ve genelde endokrin/hormonal bozukluklara bağlı olarak gelişmektedir.
  • Genç kızların ilk adet dönemlerinde ve menopoza yakın kadınlarda, yumurta oluşum ve çatlamasında meydana gelen sorunlar sonucu, gebelik oluşumu engellenebilmektedir.
  • Düzenli adet gören kadınlarda, anovulasyon durumu oluşması yani, yumurta gelişememesi sonucu gebelik gerçekleşememektedir.
  • Polikistik over sendromu gibi bazı hastalıkları temelinde, hormonal bozukluklar bulunmaktadır. Hormonal bozukluklara bağlı olarak ortaya çıkan bu hastalıklar sonucu kişide düzenli yumurta gelişimi gerçekleşememesiyle gebelik oluşumu engellenmektedir.
  • Kadınlarda gebelik için en temel unsur, sağlıklı yumurta üretimidir. Yumurta üretimini sağlayan hormonlarda bozulamaya yol açan; kısa sürede fazla kilo alınması ya da kilo verilmesi durumları, stres, bilinçsiz şekilde gerçekleştirilen aktiviteler, adreno genital sendrom, erken menopoz ve kısa luteal faz gibi hastalıklar kısırlığa sebep olabilmektedir.

Yetersiz Hormon Salınımına Bağlı Olarak Gelişen Kısırlık Durumları

İnsan vücudunda, hücreler arası iletişimi sağlayarak, metabolik faaliyetleri düzenleyen, büyüme, gelişme ve üreme gibi temel yaşamsal faaliyetleri sağlayan kimyasal unsurlara hormon adı verilmektedir. Bu kimyasal maddelerin yetersiz salınımına bağlı olarak ortaya çıkan kısırlık durumu, hipogonadotropik hipogonadism adını almaktadır.

Hormon Kaynaklı Kısırlık Durumu Olarak Hipogonadism

Hipogonadism; gonad adı verilen, kadında yumurtalıklara erkeklerde ise testise denk düşen organlar tarafından salınan seks hormonlarının üretiminde yaşanan yetersizlik sonucu meydana gelen kısırlık durumudur.

Temel olarak, kadınlarda östrojen hormonu ve erkeklerde androjen hormonu, seks hormonları olarak adlandırılmaktadır. Bu hormonları salgılayan organlar (gonadlar), kadında yumurtalıklar ve erkeklerde ise testislerdir.

Normal bir vücut işleyişinde, beynin hipotalamus isimli bölgesinden salgılanan hormonlar, yine kafa içinde bulunan hipofiz bezi yoluyla gonadları uyarıcı hormonların yapımı sağlanmaktadır. Böylece dolaşıma salınan FSH ve LH, kadında overleri, erkekte ise testisleri uyararak ergenlik çağında, cinsiyet özelliklerinin normal olarak gelişmesinden sorumlu olan seks hormonlarının yapılmasını sağlamaktadır. Bu şekilde sistemli olarak işleyen yapıda, herhangi bir noktada meydana gelebilecek anormallikler sonucu, seks hormonu yapımında ve seksüel gelişimde bozukluk meydana gelmektedir.

Hipogonadotropik hipogonadism sendromu, kalıtsal olarak ya da sonradan kazanma sonucu ortaya çıkabilmektedir. Sendromun başlangıç yaşına, yetersizliğin derecesine ve meydana geldiği alana göre değişebilen bir klinik tablosu söz konusudur.

Hipogonadotropik hipogonadism sendromu kalıtımsal nedenleri; idiyopatik (sebebi bilinmeyen) nedenler, Kallman Sendromu, Prader-Willi Sendromu gibi durumlar olarak sıralanabilmektedir.

Hipogonadotropik hipogonadism sendromu edinsel nedenleri; vücutta meydana gelen tümörler, stres, travma, yanlış beslenme ya da aşırı egzersiz yapılması gibi durumlardır.

Hipogonadotropik hipogonadism sendromu kadınlarda, değişik klinik belirtiler meydana gelmesine sebep olmaktadır. En sık olarak kadınlarda ortaya çıkan belirtisi ise, adet yokluğudur. Bu durumlarda, kişinin ilaç kullanmadığı sürece adet görmesi mümkün değildir.

Yumurtalıklarda, foliküller nadir olarak görülmektedir. Dolaşımdaki FSH ve LH ölçüm kriterlerinin altında olmaktadır.

Hipogonadotropik hipogonadism sendromu erkeklerde, genellikle hipofiz tümörleri bulunması en sık karşılaşılan nedenlerden birini oluşturmaktadır.

Hipogonadotropik hipogonadism, tedavi edilebilen ve başarı şansı oldukça yüksek olan bir durumdur. Hormon tedavisi uygulanarak, etkili ve başarılı gelişmeler elde edilebilmektedir. Hormon tedavisine yanıt vermeyen hipogonadotropik hipogonadism olgularında ise, yardımcı üreme teknikleri kullanılarak alternatif ve başarılı yöntemler gerçekleştirilebilmektedir.