Gebelik izlemi, gebeliğin tespitinden itibaren doğuma kadar geçen süre boyunca anne ve fetüsün düzenli ve periyodik kontrollerinin yapılması sürecidir. Diğer adı Antenatal bakım olan , düzenli ve periyodik kontrol yöntemi ilk olarak 1900' de ABD' de hemşirelerin gebeleri ziyaretiyle gündeme gelmiştir. Bu yöntem uygulanmaya başlandıktan sonra, gebelik komplikasyonlarında azalma görülmesiyle, rutin bir uygulama halini almıştır.
Gebelik izleminin amacı;
Uygulanan gebelik izlemi sıklıkları ülkelere göre değişkenlik göstermektedir. Örneğin; Amerika'da (ACOG) 12-14 olarak belirlenmiş olan izlem sıklığı, Japonya'da (JSOG) 16 dır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilen ve Türkiye'de de tavsiye edilen izlem sıklığı 4'tür.
Gebelik izleminin ilk 14 haftası 1. İzlem dönemidir. ( 14. haftadan sonraki gebelik tespitlerinde, gebelik haftasına bakılmaksızın “ilk izlem” olarak değerlendirme yapılır, beraberinde gebelik haftasına uygun izlem prosedürleri de yerine getirilir.) İlk izlem döneminde;gebelik durumu değerlendirmesi, doğum planı ve acil durum planı yapılmalı ve her izlemde gözden geçirilip yeniden değerlendirilmelidir. Ayrıca,
Bütün gebelere ilk izlemde, HIV bilgilendirmesi ve RPR testi (sfilis kontrolü) yapılması önerilmektedir. İlk izlemde hb ölçümü (anemi kontrolü) önerilmektedir. Sonrakilerde konjonktiva ve palmar solukluk kontrolü önerilir.
5. izlem ise, beklenen doğum tarihinden sonra 2 hafta içinde doğurmazsa kontrole gelmesi gereken dönem olarak belirlenmiştir.
Genetik testleri tanımlamaya geçmeden önce, vücudumuzun en küçük kod birimlerinden, yani genlerden bahsetmekte faydalı olacaktır.
Gen, bizi biz yapan bütün kodları içinde barındıran vücudumuzun en küçük materyalidir. Çevresel faktörlerin de etkisiyle, kalıtsal olarak aktarılan verilerden kişiye özel bir kod olarak ortaya çıkan genler, cenin halinden ölünceye kadar tüm gelişimimizi belirleyen ve vücudumuzun nasıl çalışacağını kontrol eden bilgi takımı birimidir. Kan grubumuz, boyumuz, göz rengimiz ve daha bir çok özelliklerimiz genler tarafından belirlenmektedir. Kimi zaman genin bir kopyası mutasyona uğrar ve bu mutasyon genin doğru çalışmasını engeller. Gen yaşadığı değişim dolayısıyla vücudumuza doğru bilgi aktaramaz. Yaşanan bu mutasyon genetik bir hastalığa sebep olabilir. Ortaya çıkabilen bu genetik hastalıkların tespiti ise, ancak genetik testler sonucunda elde edilen klinik bilgiler doğrultusunda sağlanabilmektedir.
Bu bağlamda tanımlayacak olursak genetik testler, kişinin sağlığı hakkında ayrıntılı ve önemli bilgiler elde etmemizi sağlayan klinik değerlendirmeler sonucu yapılan testlerdir. Genetik testler aracılığıyla, kişinin genomik materyalleri hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Kişinin bir hastalığa sahip olma olasılığı hakkında klinik araştırmalar doğrultusunda önemli veriler elde edebiliriz. Hatta bu doğrultuda, kişinin gelecekteki olası hastalık durumları hakkında da işaretler verebilmektedir.
Genetik testler genellikle kan, doku veya ağız içi mukozasından yapılmaktadır. Fetusa yapılacak olan genetik testlerde, koryonik villus hücreleri veya amniyotik sıvı kullanılabilir. Genetik testlerin yapılma nedenine bağlı olarak, kişilerin DNA ( deoksiribonükleik asit), RNA ( ribonükleik asit) kodları ya da kromozomları incelenebilmektedir. Genetik testler, kişinin taşıyıcı olabileceği spesifik bir hastalığı olup olmadığının tespit edilmesinde önemli rol oynamaktadır. Testin yapılma nedenine bağlı olarak, şüphelenilen bir genetik bozuklukta tanıyı doğrulamak için ve kesin tanı elde edebilmek için genetik testler yapılması önerilmektedir. Ancak genetik testler genel bilgiler vermekten çok spesifik ve sağlam bilgiler sunmaktadırlar. Yapılan bir genetik test, belli bir genetik hastalık hakkında klinik bilgi sunabilir ancak bütün genetik hastalıklarla ilgili bilgi vermeyebilir.
Gebelik izlem sürecinde yapılacak olan genetik testler, doğum öncesi bebeğin bazı genetik hastalıklar açısından taranmasını sağlar, böylece gebeliğin mümkün olan en erken evresinde erken tanı yapılması mümkün olur.